Demek bir başına bırakılmıştı. Kendini öldür, kendini öldür, diye haykırıyordu evren; bizim hatırımız için. Ama onların hatırı için neden öldürsündü kendini? Yemekler güzeldi; güneş sıcaktı; sonra kendini öldürmeye nasıl girişirdi insan, bıçakla mı, -ne kötü, her yan kana bulanır- yoksa havagazı koklayarak mı? Çok güçsüzdü; elini bile kaldıramıyordu. Üstelik şimdi ölmek üzere olan biri gibi yalnız, lanetlenmiş, bir başına bırakılmış olmasında inanmışların tadamayacağı bir özgürlük, bir lüks, görkem dolu bir ıssızlık buluyordu.
-Tomris Uyar'ın çevirisiyle Mrs. Dalloway'den-
0 yorum:
Yorum Gönder