Placebo geliyor!

Yine geliyorlar ve bu sefer gitmeyi çok istiyorum. Ama maalesef yine sorunum finansal. Yapacak birşey yok. Bir yandan da karar meselesi. İşsiz bir insanın bir konser için en az 70 lirayı gözden çıkarması... Sadece bir konser olarak da tanımlayamayız. İşte arada derede kaldım. Kendi param olmadıkça zor.
İşte yeni albümden ilk single'mız: For What It's Worth. Yorumlar genelde Brian'ın saçına yoğunlaşmış sanırım:). Kendisini her türlü sevmekle birlikte şarkıyı da sevmedim değil. Ne demek yaa çok sevdim, evet. 'got no friends got no lover'

For What It's Worth

Shot In The Back Of The Head - video by David Lynch

Canımız Moby'miz şarkıyı yapmış, David Lynch de videosunu çekmiş. Şarkıyı ben çok sevdim. Klibi de budur:

Shot In The Back Of The Head - video by David Lynch

Posted using ShareThis

Gerçekten Bitti!

Bitti. Önce çok acı verir sanmıştım. Ama ilk anda birşey hissetmedim. Sonra yine iyiydim. Gece olunca çöktü işte yine o karşı konulmaz, kalp kıran, iğrenç duygu. O ise bunlardan habersiz yine yüzüme gülüp beni kendince sevmeye devam edecek. Ben onu eskisi sevmeye devam edebilecek miyim? İlk kez onu görmek istemediğimi farkettim bugün. Ehh geçici olduğu kesin de, bu da bir başlangıçtır değil mi? Ne olur bu bir başlangıç olsun! Tanrım?

people ain't no good at all

başka da bişi demem. buna bi mantıklı açıklama gelmesin sildim seni. yok artık platonik aşk filan anam. şımarık, bencil, nankör şey.

Ne dinliyorum?

Aslında buraya bir müzik köşesi gerek. Bir köşe müziğe, bir köşe sinemaya, bir köşe tiyatroya...
Archive'i last.fm'de radyo dinlerken dikkatimi çeken Fuck U şarkısı sayesinde farkettim. Şu ana kadar bir tek Noise albümlerini dinleyebildim ama şimdiden bana favori gruplarımdan biri olacakları intibası bıraktılar. Bir de farkettim ki ben elektronik müziği de seviyormuşum. Elektronik rock denen bir tür var mı ki? Amaaan bilmiyorum ben öyle şu, bu, o şeklinde etiketlemeyi... Seviyoruz, dinliyoruz, müziksiz yaşayamıyoruz:).

Lost in 1979

Lost bu. Biz izleyenler teori üretmekten ya da üretememekten perperişan olduk. Düşüne düşüne beyin motorlarını yaktık. Sanırım bundan sebeptir ki, artık benim rüyalarıma da girmeye başladı. Ehem, Sawyer'lı müthiş rüyamı bir kenara koyarsak, geçen gece zamanda yolculuk yapıp 1979'a kendimi attım:). Ben atmadım da artık birileri yolladı işte. Neden 1979 hiç bilmiyorum. Ortalıkta bilgiçlik taslayarak dolaşıyordum. 'Hacııı, sen naparsan yap whatever happened, happened' havalarındaydım yani:))). Pehhh!

Başla!

Bu sefer farklı olsun dedim. Bu sefer yazdıklarım okunsa bile beni tanımayan insanlar okusun istedim. Tanıdıklarım okuyorsa bile ben olduğumu bilmesin istedim. Nasıl birşey olacağını bilmiyorum. Bi nevi deşarj mekânı...
-Kolay gelsin!
-Sağol!

About this blog

I remember one morning getting up at dawn, there was such a sense of possibility. You know, that feeling? And I remember thinking to myself: So, this is the beginning of happiness. This is where it starts. And of course there will always be more. It never occurred to me it wasn't the beginning. It was happiness. It was the moment. Right then.